Zeytin Yasası: Zeytinimiz mi kömür mü?
- Mert ÖZBEK
- 28 Haz
- 2 dakikada okunur
Geçtiğimiz hafta Türkiye’nin en değerli doğal miraslarından birinin madencilik ve enerji çalışmaları adına tahrip edilebilir hale getirilmesi söz konusu oldu. 18 Haziran tarihinde meclise sunulan “zeytin yasası” olarak da bilinen torba yasa teklifi mecliste gündeme oturdu. Zeytinlik olarak kaydedilmiş arsa ve tarlaların madencilik çalışmaları için bir nevi kazı alanına dönüşmesini kolaylaştıran bu yasa medyada gündem oldu. 26 saatlik oturumun ardından 19 Haziran tarihinde Meclis Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonundan yasa geçti. Başta Zeytincilik Araştırma Enstitüsünden ve diğer çevre tarım kuruluşunlarından konuyla ilgili büyük bir tepki geldi. Yasa her ne kadar halen Meclis Genel Kurulundan geçmemiş olduğu için yasallaşma sürecini tamamlayamamış olsa da teklifin komisyondan geçmesiyle beraber yasal sürecin resmen başladı.

Peki bu yasa tam olarak neyi değiştirmeyi amaçlıyor? Zeytin ağaçlarının önemi nedir? Bu yasa teklifinden önce Türkiye’nin zeytincilik ve zeytin ağaçları adına nasıl bir politikası bulunuyordu?
Bu yasa teklifi tapuda zeytinlik olarak kayda geçmiş arsaların enerji, maden ve sanayi yatırım ve çalışmaları yönünde Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) sürelerinin azaltılmasını sağlamayı amaçlamakta. Bu amaçla çalışma adına kullanılacak arsa ve alanlarda bulunan zeytin ağaçlarının taşınarak tahribatın telafi edilmesi amaçlanıyor. Taşınma masraflarının arsayı kullanacak firmaya ait olacağı ve arsada taşınmaksızın tahribata uğrayan ve doğrudan kesilen her bir zeytin ağacı için 5 yeni fidan dikilmesi firma tarafından sağlanması zorunlu tutuldu. Amma ve lakin bu durum çalışma yapılacak zeytinliklerdeki tabiata getirilecek ekolojik zararı telafi etmekte yeterli kalmıyor.
Türkiye’nin ve Anadolu topraklarının önemli doğal miraslarından biri olan zeytin ağaçları çok eski çağlardan bu yana coğrafyamızın bitki örtüsünün ayrı tutulamaz bir zenginliğidir. Gerek Antik Yunan gerek Bizans gerekse Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde değerini korumuş zeytin ağaçları zirai bir öneme sahipti. Cumhuriyet döneminde tarım alanında yapılan önemli reformlardan biri de zeytincilik alanında olmuştu. Atatürk’ün atılımlarıyla başlayan zeytinciliği Anadolu’da geliştirme çalışmaları ilerleyen süreçlerde 1939 yılında “3573 Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılatılması hakkında kanun” çıkartılmıştır. Bu kanun zeytinciliğin Türkiye’de geliştirilmesi adına çıkartılıp bununla ilgili eğitim ve teşvik çalışmalarının yanı sıra teklifi edilen yasanın risk altına aldığı zeytinlikleri korumayı da içeriyordu. Bir başka tartışma konusu ise teklif edilen yeni yasa önerisinin hala yürürlükte olan bu kanuna uymaması durumudur. 3573 numaralı kanunun 20. maddesine göre zeytinlik sahalarının içinde veya en az 3 km uzağında zeytinlerin kimyevi ve bitkisel gelişimine zarar verecek herhangi bir sanayi ve fabrika çalışmasının bulunmamasını koşul kılmakta. Bu çelişkili durumdan ötürü kimi uzmanlar yasanın yürürlüğe sokulmasını mümkün bulmamaktalar.

Her ne kadar ülke gündemine oturmuş olan ve hem hukuken hem de çevresel sonuçları açısından sakıncalı bu yasa tasarısına benzer birçok yasal değişiklik ve teklifi geçtiğimiz yıllarda da gündem olmuştu. 2003’ten beri 3573 sayılı kanun 10’dan fazla kez değişikliğe uğradı. Son olaylardan önce 2022 yılında Maden Yönetmeliğinde bazı değişikliklerle enerji ve kömür yakıtı için madencilik çalışmalarında zeytinlik sahalarını kullanmayı kolaylaştırma yoluna gidilmek istenmişti. Ancak talep normlar hiyerarşisinede, bir yönetmeliğin hukuken kanundan üstün olamayacağı doğrultusunda bu düzenleme Danıştay’a takıldı ve 2024’te iptal edildi. Ve günümüzde tekrar bu yasa teklifiyle karşı karşıyayız.
Meclis Genel Kurulu tarafından yasa henüz geçmediği için hukuki bir kesinliğe sahip değil. Konuyla ilgili gelişmeler devam etmekte ve ilerleyen süreçte durumun bir netliğe varması bekleniyor. Konuyla ilgili takipte kalın.
Yazar: Mert ÖZBEK
Editör: Derin Arda ERKUL