top of page

OECD Eğitimdeki Fırsat Eşitsizliği Raporunu Yayınladı

Eğitim, toplumun gelişmişlik seviyesini belirleyen en önemli unsurdur. Türkiye’de eğitim sisteminin giderek özelleşmesi, eğitimdeki fırsat eşitliğini tehdit etmektedir. OECD verilerine dayanan güncel bir rapor, Türkiye'nin eğitimde özelleşme oranının %75'e ulaştığını ortaya koyuyor. Bu oran Avrupa ülkelerine oranla oldukça yüksektir. Ülkemizde eğitimde bu denli özelleşilmesi fırsat eşitsizliğine yol açmıştır.


Öğrencilik, yaşamımızın önemli bir kısmıdır. Bizleri geleceğe hazırlayan öğretmenlerimiz ile kişisel ve akademik bir yolculuğa çıkarız. Bu yolculukta bizlere eşlik eden öğretmenlerin de şartları eğitimdeki kaliteyi önemli ölçüde etkilemekte. Ancak Türkiye’de eğitim sistemi içinde öğrencilerin karşılaştığı zorluklar, fırsat eşitliği açısından önemli bir sorun teşkil etmektedir.



Türkiye’de Öğrencilerin Eğitim Koşulları


Öğrencilerin eğitim sürecindeki en büyük etkenlerden biri, öğretmenlerin çalışma koşullarıdır. Türkiye’de öğretmenler, yıllık ders saati ve öğrenci-öğretmen sayılarının oranları gibi faktörler nedeniyle yoğun bir iş yükü altında çalışmaktadır. Ülkemizde alt öğretim düzeyinde öğretmenler yıllık ortalama 503 saat ders vermek zorundadır. Bu süre, OECD ortalaması olan 506 saatin altındadır. Daha az ders saati, öğretmenlerin öğrencileriyle bireysel ilgilenme fırsatını artırsa da bu durum eğitim sisteminin genel yapısına olumlu katkı sağlamamaktadır. Türkiye’de ilköğretimde bir öğretmene 18 öğrenci, alt ortaöğretimde 14 öğrenci ve üst ortaöğretimde 13 öğrenci düşmektedir. Türkiye’nin ilköğretimdeki öğrenci-öğretmen oranı, OECD ortalamaları 14, 13 ve 13’tür. Bu durum, kalabalık sınıf mevcutları nedeniyle öğretmenlerin öğrencilerle birebir ilgilenmemesine sebep olmaktadır. Öğrencilerin bireysel ihtiyaçları gözetilmeli ve eğitim maliyesinden ödün verilmeden hareket edilmesi gerekir. Gelecek nesiller için kaliteli ve istikrarlı eğitim sistemi oluşturulmalıdır.


OECD verilerine göre Finlandiya ile Türkiye’nin eğitime yaptığı mali yatırımlar öğrenci başına yapılan harcamalar birbirinden farklıdır. Finlandiya’da ilkokuldan yükseköğretime kadar öğrenci başına yıllık ortalama 14.723 Amerikan doları düşmektedir. OECD verilerine göre 14.209 dolardır. Finlandiya’da eğitime harcanan para daha fazladır: ilkokulda 12.067 dolar, ortaöğretimde 13.961 dolar ve yükseköğretimde 20.444 dolara kadar yükselmektedir. Türkiye’de ise bu rakamlar oldukça düşüktür. MEB verilerine ve uluslararası raporlara göre, Türkiye’de öğrenci başına harcama 2021 itibarıyla yaklaşık 4.000-5.000 dolar civarındadır ve bu da OECD ortalamasının altındadır. Bu veriler aslında eğitime daha fazla yatırım yapmamız gerektiğini gösteriyor.



OECD verilerine göre Kanada ve Türkiye’nin eğitim harcamalarını karşılaştırıldığında, iki ülke arasında ciddi bir fark vardır. Kanada, bir öğrenci için ilkokuldan üniversiteye kadar yılda ortalama 18.000 Amerikan doları harcarken, Türkiye’de bu rakam yaklaşık 5.500 dolarda kalmaktadır. Ayrıca Kanada, Gayrisafi Yurt İçi Hasılası’nın %5.6’sını eğitime ayırırken, Türkiye bu alana yalnızca %3.8 oranında pay ayırmaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği, altyapı kalitesi ve öğretmen niteliğinde Türkiye’nin daha fazla yatırım yapması gerektiğini göstermektedir. Özellikle dezavantajlı çocuklar için yapılan yatırımların artması Kanada’nın eğitimde eşitlikçi bir politika izlediğiniz gösterir. Türkiye bu konuda henüz benzer bir politikada ilerlememektedir.


Eğitimde fırsat eşitliği, her öğrencinin eşit koşullarda eğitim alabilmesi anlamına gelir. Ülkemizde fırsat eşitliliğinin var olabilmesi için başlangıçta öğretmenlerin çalışma koşullarının iyileştirilmesi gerekmektedir. Öğretmenlerim koşullarının iyileşmesi kaliteli eğitimin oluşturulmasının temelidir. Daha az öğrencinin bulunduğu sınıflar oluşturulmalıdır. Bu durum, öğrencilerin akademik başarılarını artırmada büyük önem taşır. Eğitimdeki bir diğer önemli unsur ise materyallere erişimdir. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, sadece öğretmenlerin koşullarının iyileştirilmesiyle değil, aynı zamanda öğrencilerin eğitim materyallerine erişimlerinin artırılmasıyla da mümkündür. Devlet ve özel sektörün iş birliği halinde olması, öğrencilerin kaliteli eğitim almasını sağlayacaktır. Özellikle kırsal bölgelerdeki dezavantajlı öğrencilerin eğitim imkanlarının ve kaynaklarının iyileştirilmesi için adımlar atılmalıdır.


Eğitim materyallerine bakıldığında Kanada’da okullar genellikle daha donanımlı ve zengindir. Erken çocukluk döneminden itibaren, çocuklar modern eğitim araçları, dijital içerikler ve destekleyici pedagojik materyallere erişebilmektedir. Türkiye’de ise özellikle kırsal bölgelerde okullar arasında ciddi altyapı ve materyal farkları bulunmaktadır. Tablet, laboratuvar, dijital tahta gibi eğitim araçlarına ulaşmak pek çok okul için hâlâ lüks sayılmaktadır. Bu durum, eğitimde fırsat eşitliğini zedelemektedir. Türkiye’de eğitim harcamalarının büyük bir kısmı altyapı yatırımlarına ve sınav odaklı sistemin gerektirdiği destekleyici materyallere ayrılmaktadır. Öğretmenlerin mesleki gelişimlerine yönelik desteklerin artırılması da öğrencilerin eğitim kalitesini doğrudan etkilemektedir. Eğitime yapılan yatırım, geleceğe yapılan bir yatırımdır ve her öğrencinin eşit koşullarda eğitim alması, ülkemizin kalkınması açısından son derece önemlidir. Öğrencilerin huzuru, eğitim de temelle alınmalı ve o doğrultuda adımlar atılmalıdır.


Derin Arda Erkul ve Yağmur Ece Nisanoğlu tarafından düzenlendi.

 
 
bottom of page