Kaynağını Uludağ’ın eteklerindeki Aras Şelalesi’nden alan Nilüfer Çayı, aslında içilebilir olsa bile merkez ilçeler olan Nilüfer ve Mudanya’da kötü kokusu ve kapkara rengiyle ekosistemi tehlikeye atarken halk sağlığını da tehdit ediyor. Özellikle Samanlı bölgesinde simsiyah olan çayın renginin altında sanayi atıkları ve boyar maddeler var.
Nilüfer Çayı 850 metre rakımlı olan Aras Şelalesi’nden kaynağını alıyor ve Nilüfer, Mudanya ve Yıldırım ilçelerinden geçiyor. Sonrasında ise Bursa Ovası’ndan geçerek Susurluk Çayı ile birleşip Karacabey ilçesinden geçiyor ve Marmara Denizi’ne dökülüyor. Ayrıca Kestel, Gürsu ve Yıldırım ilçelerinden gelerek Osmangazi ilçesinde birleşen dereler de Nilüfer Çayı'nı besliyor.
O bölgede yaşayan insanlar çayın kirliliğin son zamanlarda artmasından doğan mağduriyetlerini ifade ettiler. Mudanya ilçesi Kırsal Çayönü Mahallesi’nde yaşayan 74 yaşındaki Mehmet Güleç, çayın durumunu geçmişle karşılaştırarak dile getirdi. Güleç, gençlik yıllarında bu sudan içmekle kalmayıp yüzdüklerini, balık tuttuklarını, çamaşır yıkadıklarını, hayvanlara su verdiklerini, bulgur kaynattıklarını ve çayın güncel durumuna üzüldüklerini belirtti. Eskiden rahatlıkla içebildikleri bu sudan geçen sene barajda su bittiği için bir sefere mahsus sulama yaptıklarında oğlunun zehirlendiğini söyleyen Güleç, çayın kenarına gelip üzüntüden ağlamak istediklerini ama suyun yanına yaklaşamadıklarını vurguladı.
Bölgenin yerlilerinden 67 yaşındaki Rüştü Bozkurt da çayın gittikçe artan kirliliğinden kaynaklanan sıkıntısını dile getirdi. Bozkurt, çayın yakınında nefes bile alamadıklarından yakınıp kokunun kendi mahallesine kadar ulaştığını belirtti. Köyün en üst kısmındaki mahallelerden birinde oturmasına rağmen kokunun nefesini kestiğine değindi. Bozkurt, özellikle hafta sonları kokunun daha kötü olduğunu söyledi.
Çayın dikkat çeken simsiyah rengi ve kötü kokusu üzerine Doğa ve Çevre Koruma Derneği (DOĞADER) Yönetim Kurulu Üyesi Sedat Güler, nehrin kirliliği hakkındaki görüşlerini belirtti. Kentin su kaynaklarının Uludağ’dan beslendiğini ve çayın Bursa için önemini vurgulayan Güler, evsel ve kimyasal atıkların suyu kirletmesi başta olmak üzere suyun bu kadar kirli olmasının sebeplerinden bahsetti.
Güler öncelikle Uludağ Oteller Bölgesi’nin ve yerleşiminin kanalizasyon veya arıtma tesislerine sahip olmadığını belirti. Sosyal tesislerin ve otellerin kanalizasyonunun derelere verildiğinden bahsetti. Belediyenin arıtma tesisi çalışmaları olduğunu fakat hayata geçmesinin ne kadar zaman alacağının bilinmediğini dile getirdi. Ayrıca Güler, Bursa Su Kanalları ve İdaresi ‘nin (BUSKİ) açtığı kuyuların da Uludağ’dan beslendiğini söyleyerek Nilüfer Çayı’nın temizliğinin sağlanmasının Bursa’nın su kaynaklarının güvenilirliği ve çeşitliliği için ne kadar önemli olduğuna da parmak bastı.
Güler, arıtma tesislerinde uygulanan sistemin detaylarına da indi. Arıtma tesislerinin yetersiz olduğunu, kimyasal ve biyolojik arıtmanın yapılmadığını belirtti. Bölgede “Çökertme Sistemi” adlı bir arıtma sistemi uygulandığını ve bu sistem ile atıkların sadece mekanik yollarla ayrıldığını, bu ayırma şeklinin özensiz olduğunu öne sürdü. Bu sistemle birlikte katı maddenin çöktüğünü fakat kimyasal maddenin hala suyun içinde karışmış bir durumda olduğuna değindi.
Ayrıca, suyun debisi yaz mevsiminde azaldığı için suyun normale göre daha kirli olduğunu belirtti. Yaz mevsiminde su miktarının azalmasıyla beraber atık oranının arttığını dile getiren Güler, kış mevsiminde çaylarda böyle bir kirliliğin söz konusu olmadığını çünkü suyun bol olduğunu söyledi.
Bursa Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Kimya Mühendisliği Bölümü öğrencileri Dilara Doğancı, Deren Öner ve Tuğçe Selvi; Doç. Dr. Derya Ünlü danışmanlığı altında çaydan numuneler alıp kirliliğin sebepleri konusunda bilimsel analizler yaptılar. Bu analizlerin sonucunda ise çoğunu arındırabilecek bir çözüme vardılar. Doç. Dr. Derya Ünlü ile yaptığımız röportajda araştırmanın süreci ve çözümün detayları hakkında bilgi aldık.
Bursa Teknik Üniversitesi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Derya Ünlü, “biyobozunur” malzemelerle suyu arıtıp kalitesini analiz ettiklerinde ulaştıkları sonucu paylaştı. Çayın farklı bölgelerinden aldıkları numunelerin farklı sonuçlar gösterdiğine değinen Ünlü, suyun kaynağa yakın yerlerindeki analiz sonucu parametrelerin hepsinin en yüksek limitin altında olduğunu belirtti. Bunun sonucunda kaynağından çıkan suyun iletkenlik ve pH açısından oldukça temiz, içilebilir ve sulamada kullanılabilir olduğunu dile getirdi. Ancak çayın farklı bölgelerinden alınan numunelerin ne tarımsal suda kullanılabileceğini ne de içilebileceğini belirtti. Tarımsal suda kullanabilmek için ön arıtmanın gerekli olduğunu vurguladı.
Ünlü, tekstil sektörünün ağırlıklı olduğu bir bölgeden alınan su örneğinden suda genellikle boyar maddelerin yoğun olmasının yanında kimyasal maddelerin, ağır metallerin ve organik malzemelerin de suya karıştığını belirtti. Tekstil endüstrisinin atık suları boya, krom, nişasta, sud kostik (NaOH) ve asidik atıklar içerdiği için bu atık sularının çaya boşaltılması sonucunda çevrenin zarar gördüğünden bahsetti.
BTÜ’nün analizi üzerine Derya Ünlü, suyun eski haline dönüp kaynağındaki gibi temiz akabilmesi için sanayi sektörünün arıtma tesisleri kurması ve bunları geliştirmesi gerektiğini öne sürdü. Ünlü şöyle devam etti, “Yerel yönetimlerle iş birliği yapılıp arıtma tesislerinin kurulup geliştirirlmesi gerekiyor. Atıklarını direk deşarj etmek yerine bir takım filtrelerden geçirirlerse bu kirliliğin önüne geçilmiş olur. Ayrıca kirliliklerin kaynaklarının net olarak belirlenmesi gerekiyor bu da denetimlerin artmasıyla olur.” Evsel atıkların da kirliliğin başlıca sebeplerinden biri olduğunu dile getiren Ünlü, “Musluklara kontrolsüz bir şekilde döktüğümüz yağ atıkları ve çamaşır ve bulaşık makinelerinde kullanılan deterjanların atıkları kirliliğin sebeplerinden. Aslına bakarsanız beyaz eşyalara da filtreleme sistemleri uygulanması gerekiyor.“ Gerekli adımlar atılırsa ve önlemler alınırsa suyun içilebileceğini ve tarımda sulamada kullanılabileceğini dile getirdi. Ancak çayın güncel durumunda tarımda sulama için kullanılmaması gerektiğine, kullanılması durumunda ekolojik döngünün tehlikede olacağına ve insan sağlığının zarar göreceğine değindi.
Bursa’nın yıllardır çare aradığı, sanayi atıklarının yol açtığı bu soruna çare olarak BTÜ Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi öğrencilerinden oluşan bir grup Doç. Dr. Derya Ünlü danışmanlığında bir proje yaptılar. Yaptıkları analizlerde tekstil sektörünün yoğun olduğu bölgelerde boyar maddelerin çaya boşaltıldığının farkına varan BTÜ ekibi, boyar maddeleri arındıracak bir organik malzeme elde ettiler. Öğrenciler; su yosunu, alg ve şeker pancarı küspesinden elde edilen “biyobozunur malzemeler” ile tekstil atık sularını arındırma amaçlı bir projeye imza attılar.
BTÜ’deki ekip, çözümün doğruluğunu test etmek için tekstil fabrikalarından birinin deşarj ünitesindeki atık sudan numune alıp elde ettikleri organik malzemeyi numuneye uyguladıklarında suyun başarıyla arındığını gördüler. Bu çözümün başarılı olduğunu ve elde ettikleri malzemenin tekstil fabrikalarının deşarj ünitesine yerleştirilebildiği takdirde Nilüfer Çayı’ndaki ve diğer kirliliğinden mağdur olduğumuz birçok farklı su kaynağının temizliğinin sağlanabileceğini öne sürdüler.
Bu çözümle Nilüfer Çayı’nın tekrar temiz ve berrak akabilmesini sağlamayı hedefleyen BTÜ, bu ve benzeri arıtma sistemlerinin uygulanması sonucunda Nilüfer Çayı’nın eski temizliğine kavuşabileceğini, tarımsal ve hayvansal sulamada güvenilir bir su elde edebileceklerini belirtti. Bursa halkının ve yöneticilerinin tedirgin olmalarına sebep olan bu kirliliğe, Bursa Teknik Üniversitesi’nin öğrencileri ve Doç. Dr. Derya Ünlü tarafından çözüm bulundu.
Comments