top of page

Türkiye’de Yenilenebilir Enerjide Yükseliş: Çıkış Noktası Olabilir Mi?

İnsan nüfusunun hızla arttığı, bu nüfusun ihtiyaçlarının karşılanmaya çalışırken dünyanın gelişimi için inovasyonların yapıldığı çağımızda enerji gün geçtikçe insanlık için değerli bir hale geliyor. Fosil yakıtların kullanımının iklim değişikliğine olan büyük etkisi ve petrol rezervlerinin sınırlılığı dolayısıyla güneş, rüzgar, hidroelektrik, hidrojen, biyokütle ve nükleer enerji gibi farklı kaynaklara düzenli olarak yatırımlar yapılıyor. Son yıllarda yapılan güçlü yatırımlar sayesinde Türkiye’de de yenilenebilir enerji sektörü hızla büyümeye devam ediyor. Hatta enerji üretimi yapan yerel şirketler Türkiye’de artık orta vadede borsada para kazanmak için büyük bir fırsat olarak karşımıza çıkıyor. Peki Türkiye’de enerji sektörü ne durumda, ilerideki büyümesi nasıl olacak ve bu değişim Türkiye ekonomisinin dinamiklerinde nasıl değişimler yaratacak?


Öncelikle, Türkiye nüfus artış hızı ve ekonomik hacminde büyümeler nedeniyle enerjiye gereksinimi gittikçe artan ve petrol, doğal gaz gibi büyük kısmı ithal edilen enerji kaynaklarını alan bir ülke konumunda, yani enerjide dışa bağımlı bir durumda ve bu durum ülkenin hem ekonomide hem de dış politikada bağımsızlığını kötü şekilde etkiliyor. Fakat son yıllarda yapılan büyük atılımlar bu durumu tersine çevirecek gibi gözüküyor. Özellikle rüzgar ve güneş enerjisinde yapılan yatırımlar sayesinde Türkiye günümüzde elektrik üretiminin %50’den fazlasını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlıyor.

Coğrafi konumu nedeniyle güneş enerjisi potansiyeli oldukça yüksek olan ülkemizde, güneş enerjisi yatırımları düzenli olarak yapılırken güneş enerjisi, güncel olarak %9’a yakın bir kurulu güç oranına sahip. Benzer bir durum rüzgar enerjisi için de geçerli. Rüzgar enerjisine yapılan düzenli yatırımlar sayesinde rüzgar enerjisi elektrik üretiminde ülkemizde %11’lik bir paya sahip.


Bir diğer önemli yatırım olan batarya yatırımları da 2020’den beri önemli bir yere sahip. İlk olarak 2020’de Kayseri’de ilk lityum iyon pil üretimi tesisi açılırken günümüzde bu tesislerin geliştirilmesi ve yeni tesislerin açılması sayesinde kullanım alanı geniş olan bataryalarda Türkiye bağımsızlığını kazanabilir, hatta ihraç eden ülke konumuna gelebilir.

Ulaşım sektörüne de ayrıca değinmek gerekir çünkü güncel araç piyasasındaki araba motorları genel olarak petrol türevi benzin gibi yakıtlarla çalışıyor. Yani elektrik üretiminde ne kadar ileri gidilirse gidilsin ulaşım sektöründe petrol kullanılmaya devam edildiği sürece yaşam ve üretim faaliyetleri için vazgeçilmez olan ulaşım sektöründe enerjinin temin edilmesinde Türkiye, elektrik üretiminde kazanacağı bağımsızlığı çok daha geç bir zaman içerisinde kazanabilir. Bunun için biyoyakıtlar iyi bir alternatif çözüm olabilir. Çünkü genelde tarımsal ve endüstriyel faaliyetlerde açığa çıkan biyolojik atıklardan üretilen biyoyakıtlar, benzin ve dizelle çalışan motorlarda büyük modifikasyonlara gerek duyulmadan kullanılabilir. Ülkemizin biyokütle potansiyeli de düşünüldüğünde biyoyakıta yapılacak yatırımlar kesinlikle iyi bir çıkış noktası olabilir. Tabii daha uzun vadede kesin çözüm ise elektrikli araba piyasasını yaygınlaştırmak olacaktır.


Enerjide bağımsızlığın kazanılmasında Türkiye’nin yaşayacağı gelişimi anlayabilmek için Fransa’nın nükleer enerjiye yaptığı yatırımların karşılığı nasıl aldığına bakmak iyi örnek olabilir. 1970’lerin başında yüksek petrol ve doğal gaz ithalatından, yani enerjide dışa bağımlılık sorunu çeken Fransa, 1970’lerde nükleer santrallerin inşa edilmesinde büyük atılımlar yapmıştı. 1970’den günümüze düzenli olarak yatırımlarına devam eden Fransa, günümüzde elektrik enerjisinin yaklaşık %70’ini nükleer santrallerden sağlıyor. Bu sayede Fransa enerjide bağımsızlığını kazanmış ve enerjideki ekonomik hacmi çok daha gelişmiş durumda.


Fransa örneğinde görüldüğü gibi yapılmakta olan yatırımlar Türkiye’nin geleceği için muhtemel bir çıkış noktası olarak karşımıza çıkıyor. Artan doğal gaz ve petrol fiyatları da zaten yenilenebilir enerji kaynaklarına geçişin ülkedeki refah seviyesini arttırabileceğine dair en önemli örneklerden biri. Yapılan yatırımların düzenliliği ile kısa vadede ekonomide pozitif yönde gelişmeler yaşanabileceği gibi uzun vadede ekonomi hacminin sürdürülebilirliği ve ekonomik-politik açılardan bağımsızlığın kazanılması yolunda büyük yol kat edilecektir. Türkiye’nin Ukrayna’daki savaş benzeri global sorunlara karşı dayanıklılığı artacaktır. Hatta ülkemizin enerjideki potansiyeli düşünüldüğünde artık fosil yakıtlardan yenilenebilir enerjiye geçişin çok katı bir şekilde yaşandığı bir düzende Türkiye yapacağı ihracatlar ile enerjide odak noktası haline gelerek günümüzün Arabistan’ı bile olabilir. Bu nedenlerden enerji sektöründe yaşanan hacim ve inovasyon artışı Türkiye’nin geleceğinin sağlama alınmasında büyük rol oynayacaktır.

Son Yazılar

Hepsini Gör

留言


bottom of page