Ortadoğu’da Yeni Gerilim: İran-İsrail Çatışmaları
- Mert ÖZBEK
- 20 Haz
- 3 dakikada okunur
Geçtiğimiz hafta 13 Haziran Cuma günü İsrail Tahran'ı bombaladı. Bu saldırı hem İran yönetiminden hem de halk içinden bir çok önemli kişinin ölümüne sebep oldu. Bunlar arasında ordu yönetiminde bulunan ve devrim liderlerinden Hüseyin Selami, Amir Ali Hajizadeh, Davud Şeyhiyan ve nükleer bilim insanlarından Mohammad Mehdi Tehranchi ve Abdolhamid Minouchehr gibi önemli kişiler de vardı. 224 kişinin can kaybına ve birçok kişinin yaralanmasına sebep olan bu saldırı İran’ın aynı günün akşamı Tel Aviv’i bombalamasıyla cevaplandı. Bu Saldırıysa 24 kişinin ölümü ve yaklaşık 500 kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı. Bu şekilde Ortadoğu’da halihazırda bir kargaşa ortamı söz konusuyken yeni bir gerilim daha eklenmiş oldu.

Ortadoğu’da saldırgan ve Yayılmacı bir politika izleyen İsrail ve Netanyahu hükümeti şu vakte kadar yapılan bir çok açıklama ve konuşmada Ortadoğu’daki nükleer füze programlarına sahip İslami rejimle yönetilen devletlerin ,İran ve Pakistan’ın, büyük bir tehdit teşkil ettiklerini öne sürmüştü. Geçtiğimiz haftadan beri yaşanan çatışmalar İsrail’in bu tutumu neticesiyle yaşanmaktadır. Cuma gününden bu yana durum yatışmadı ve saldırılar ardı ardına gerçekleştirilmeye devam ediyor.
İran’ın İsrail’e kendisine yapılan saldırı akabinde yaptığı misilleme füze saldırısı sonucunda Tel Aviv hasar gördü ve birçok kişinin yaralanmasıyla sonuçlandı. İsrail bunun ardından ulusal iletişimi kısıtlama ve zorlaştırma amacıyla Tahran’daki devlet televizyonu olan IRIB merkezini bombaladı. Tahran’da yaşayan birçok kişi can güvenliğini korumak için İran’nın kuzey illerine göçmüş durumda.

Netanyahu pazar günü yaptığı açıklamasında İran hükümetinin hiç olmadığı kadar zayıf olduğunu ve bu saldırılarla devrileceğini dahi öne sürdü. “Böyle bir durumda halkın %80 bu teolojik haydutları dışarı atardı” şeklinde bir beyanda bulundu. Mamafih, İran halkı saldırılarla ilgili olarak hükümetin yanında durdu. Filistin Meydanı’nda gece yarısında düzenlenen protestolarda İsrail ve ABD karşıtı sloganlar atıldı. Protestolara bazı polis ve askerlerin de katıldığı da görüldü. Bunun yanında İran hükümeti gerek füze saldırılarında gerekse yaptıkları açıklamalarda çıkan bu çatışmalara karşı istikrarlı bir duruş sergilemekte. Ayrıca İran İsrail’e caydırıcı amaçlı Hürmüz boğazını kapatma tehdidinde bulundu. Dünya’daki petrol arzının 3’te 1’inin geçtiği Hürmüz boğazının kapanması ekonomik açıdan küresel bir sorun yaratabilir.
Ortadoğu’daki diğer ülkelerin tepkisi gecikmedi. 21 Arap ve İslam ülkesi İsrail’i kınadıklarını ve bölgeye sükunet çağrısında bulunduklarını belirtti. Bunun yanında Rusya ve Çin konuyla ilgili İran’ın arkasında olduklarını açıkladılar. Aynı şekilde Türkiye’den de konuyla ilgili açıklamalar da gecikmedi. TBMM genel kurulunda, konuya dair Meclis Başkanlığı tezkeresi oybirliğiyle kabul edildi. Tezkerede İsrail “bölgesel savaşın faili” şeklinde belirtildi. Son olan olayların yanı sıra tezkerede Filistin, Lübnan, Suriye ve Yemen gibi ülkelerde gerçekleşen saldırılardan da dem vurulmakta ve saldırılar kınanmakta.
İşin ABD ve Avrupa tarafı daha farklı durumda. İsrail’i destekleyen ABD tutumunu değiştirmeden İsrail yanlısı politikasını sürdürmeye devam etmekte. Her ne kadar çıkan çatışmalardan sonra barışı sağlayacağına yönelik birkaç açıklama yapılmış olsa da sonraki açıklamalar tam tersi yöndeydi. Kendisinin G7 barış zirvesinden erken ayrılmasını İran’la anlaşma yapacağı doğrultusundaki açıklamaları reddeden Trump “İran’la müzakere yapacak ruh halinde değilim” açıklamasında bulundu. Ardından Trump, siviller için “Tahran’ı terk edin” şeklinde bir açıklamada bulundu. Ayrıca cuma günü İsrail tarafından yapılan saldırıda ölen olan Harbiye Genel Kurmay Başkanı Gulam Ali Reşad’ın yerine gelen Ali Şadmani’nin ve dini lider Seyid Ali Hameney’in nerede saklandıklarını bildiklerini belirtti. Bunun üstüne de İran’a “koşulsuz teslim olma” çağrısı yaptı.

Çatışmalar hızını kesmediği gibi şiddetini de artıyor. İsrail sivil bölgeleri bombalamakla kalmayıp önemli stratejik alanlara da saldırılar düzenlemekte. Bunların arasında santrifüj üretim tesisleri, silah imalathaneleri ve İmam Hüseyin Üniversitesi yer alıyor. Nükleer tesis hedef alınaraktan bombalanan bölgeler arasında İran’ın en fazla yahudi nüfusuna sahip şehirlerinden olan İsfahan da vardı. İran da aynı şekilde İsrail’e karşılık verilen hava saldırılarında Mossad üssünü hedef aldıklarını ve üssü indirdiklerini belirttiler. Bir başka önemli saldırıysa Trump’ın ve İsrail’in tehditkâr açıklamalarından sonra 17 Haziran Salı günü başa yeni geçmiş olan Harbiye Genel Kurmay Başkanı Ali Şadmani suikaste kurban gitmesi oldu.
İsrail’in Tahran’daki bazı bölgelerin tahliye edilmesi uyarısında bulunduğu gibi İran da aynı uyarıları Tel-Aviv’in Never Tzedek bölgesi için verdi. Ayrıca İran Beersheba’ya gerçekleştirdiği füze saldırısında bir hastaneyi vurdu. Tel-Aviv’e yapılan hava saldırılarında bir çok ev ve konut zarar gördü. Bu saldırının ardından Netanyahu Hameney’i kast ederek “Bu adam kesinlikle yaşamaya devam etmemeli.” şeklinde sert ve tehditkâr bir beyanda bulundu. Bu açıklama Trump’ın “Hameney’i ‘şimdilik‘ öldürmeyi düşünmüyoruz” söylemini hatırlattığı gibi fikirlerini değiştirebileceği düşüncesini akıllara getirmiyor değil.

Hâlâ çok sıcak ve gündemde olan bu çatışmalar önümüzdeki süre zarfında devam edecek gibi durmakta. İsrail’in İran’a karşı yaptığı İHA saldırılarının ve bombalamalarının İran’ın yaptığı karşı saldırılara nazaran daha kuvvetli olduğu bir gerçek olsa da her iki ülke de kararlı bir duruş sergilemektedir. Küresel anlamda hali hazırda bir etki yaratmış bu durumun sonraki safhalarda nasıl bir hal alacağını zaman gösterecek.
Yazar: Mert ÖZBEK
Editör: Derin Arda ERKUL