Felsefenin geniş deryasında cüretkar yaklaşımları ve herhangi bir hipsterinkine rakip olabilecek bıyığıyla çok özel bir isim öne çıkıyor: Friedrich Nietzsche. Felsefe ve kültürün önde gelenlerinden Nietzsche, 15 Ekim 1844'te Prusya'nın Röcken kentinde doğdu. Ve işte bugün onun 179. doğum gününde, rahatlıkla diyebiliriz ki, Nietzsche'nin hem toplum hem de felsefe üzerindeki etkisi, onun fikirlerini sevsek de sevmesek inkar edemeyeceğimiz kadar aşikar.
Nietzsche'nin felsefesi düşündürücü olduğu kadar şımarıktı da. Nietzsche'nin din eleştirisi, özellikle de "Tanrı öldü" şeklindeki en ünlü beyanı, 19. yüzyılın hâkim dini ve ahlaki paradigmalarına meydan okuyordu. İlk bakışta yanlış yorumlanabileceği üzere aslında bu beyan bir sevinç narası değildi, Nietzsche dinin ve geleneksel ahlakın hâkim etkisinin azalması üzerine sorgulayıcı ve tedirgin bir bakış açısı sunuyor, inançların insan üzerindeki etkisinin azalması ile laiklik ve hümanizmin giderek halk arasında daha fazla kabul gördüğünün izlerini taşıyordu. Günümüzün giderek laikleşen dünyasında Nietzsche'nin dine bakış açısı, inanç, maneviyat ve dinin toplumdaki rolü etrafında süregelen söylemin temel bir yönü olmayı sürdürüyor. Kim bilir, söylemlerinin yüzyıllar boyunca tartışma ve kafa karışıklıklıklarına yol açacağını, hatta bazılarının da kamyon arkası sözlerine dönüşeceğini Nietszche belki de bilmiyordu.
Nietzsche'nin marka olmuş diğer bir kavramı ise genellikle "üstinsan" veya "süperinsan" olarak tercüme edilen Übermensch fikridir. Nietzscheci evrende Übermensch üstündür, adından da anlaşılabileceği gibi. Bir rock yıldızının tarzına, bir baykuşun bilgeliğine ve bir gencin cüretkarlığına sahip birini hayal edin. Bu Übermensch'tir; toplumsal normlara meydan okuyan ve kişisel değer ve arzulara dayalı olarak kendi yolunu çizen bir birey.
“Gerektiğinde idealleri için her şeyi yapabilecek bir birey.” Nietszche’nin bu sözünün sayın Adolf Hitler’e sağlam bir ilham kaynağı olduğu çok açık. Nietzsche'nin yazılarını kendi ideolojik ve politik gündemini meşrulaştırmak için kötüye kullanan Hitler, Aryan üstünlüğü ve totaliter bir rejim kavramlarını desteklemek için eserlerin asıl anlamlarını çarpıttı.
Nietzsche'nin Übermensch ideası’nı kullanıp dünyaya miras bırakan sadece Hitler değildi elbet, günümüzün en popüler süper kahramanlarından “Süpermen”in doğuşu yine Nietszche’ye dayanmakta. Jerry Siegel ve Joe Shuster tarafından yazılan ilk Süpermen doğrudan Übermensch fikrine dayanıyordu, orijinal Süpermen, tehlikeli bir deneyle süper güçler kazanan ve kendi yaratıcısını öldüren kel bir insandı, nam-ı diğer bir süperkötü. Zarathustra, Thus Spoke Zarathustra kitabında tanrının öldüğünü (bakınız Nietszche) ve bu trajediyi aşmak için insanın mükemmele yakın birini takip etmesi gerektiğini söyler (bakınız Übermensch'in ana fikri).
Üstinsan’dan yeteri kadar konuştuğumuza göre biraz da ahlaki konulara giriş yapalım. Nietszche geleneksel ahlak anlayışını küçük görüyordu, ona göre iyi ve kötü değişken kavramlardı ve asıl ebedi olan “efendi-köle” ahlak anlayışıydı. Nietzsche, geleneksel ahlakın güçlüler ile ezilenler arasındaki tarihsel mücadeleden ortaya çıktığına inanıyordu. "İyi" kabul edilen başlangıç değerlerinin iktidardakiler tarafından oluşturulduğunu ve güç, asalet gibi özellikleri vurgulayan "üst düzey ahlakın" temelini oluşturduğunu savundu. Öte yandan "köle ahlakı" ise ona göre tevazu, şefkat, merhamet gibi vasıflara değer veren ezilenlerin tepkisi olarak gelişmişti. Nietzsche, köle ahlakını, gücün ve yaratıcılığın özgün ifadesini bastırdığı için eleştirdi ve efendi ahlakının değerlerini kucaklayan yönelimi destekledi. Bu devrimci bakış açısı, modern etik tartışmaları etkilemeye bugün bile devam etmekte, Nietzsche’nin önermeleri, toplumdaki yerleşik ahlaki çerçevelerin eleştirel bir şekilde incelenmesini o günden bu güne teşvik ediyor.
Merhameti bu kadar yerden yere vurmasına rağmen akıl sağlığını kaybetmeden önce son hissettiği duygulardan birinin de merhamet olması, Nietzsche’nin kaderiydi belki de. Kader mi? Kader ne de? Kader bizim elimizde mi yoksa yaşadığımız bu hayatta ipin ucundaki bir kukladan farksız mıyız? Nietzsche bu soruların cevabına karşılık Amor Fati (Latince kişinin kaderine duyduğu aşk) felsefesini öne sürdü. Amor Fati, hayattaki acı tatlı her şeyi kabullenmek ve onları kucaklamak anlamına geliyor. Bu görüşe göre yaşanan her şey kişinin bir parçasıdır, onu bütünüyle var etmiştir.
Nietzsche'nin çalışmaları aynı zamanda bireysel özgürlüğü ve tercihi vurgulayan felsefi bir hareket olan varoluşçuluğun alanlarını da tetikledi. Onun fikirleri, Jean-Paul Sartre ve Albert Camus gibi varoluşçu düşünürlerin temelini oluşturdu; bu düşünürlerin çalışmaları, kayıtsız bir evrende insanlığın durumunu ve bireyselliğin ve sorumluluğun önemini didiklediler.
Kısacası günümüz toplumunda Nietzsche'nin etkisi her yerde. Bugünkü popüler kültürü popüler kültür yapan değerlerden tutun kendini ifade etmenin ve bireyselliğin benimsenmesine kadar, bugün Nietzsche’nin felsefesinin ve eserlerinin etkilerinin buram buram koktuğu bir dünyada yaşıyoruz. Onun sözleri ve yarattığı felsefesi bizi otoriteyi, inançları ve kaderi sorgulamaya teşvik ederek statükoya meydan okuyanlara tartışmasız çok güçlü bir ilham kaynağı oldu.
Nietzsche’nin felsefi mirası, çağının çok ötesine geçerek çağdaş toplumu ve felsefeyi biçimlendirmekte. Bireycilik, din, etik ve varoluşçuluk hakkındaki fikirleri, yaşamı boyunca olduğu gibi bugün de geçerliliğini korumakta. Felsefi büyüklüğüne yalnızca bıyığının boyutu rakip olabilecek 179 yaşındaki Friedrich Nietzsche'yi bugün anarken onun insan deneyimine ve dünyadaki yerimize dair anlayışımızı şekillendirmede yarattığı kalıcı etkiyi de saygıyla anıyoruz.
Kaynakça:
Friedrich Nietzsche Stanford Encyclopedia of Philosophy
Friedrich Nietzsche | Biography, Books, & Facts Brittanica
Far right, misogynist, humourless? Why Nietzsche is misunderstood The Guardian
Übermensch Explained: the Meaning of Nietzsche’s ‘Superman’ Philosophy Break
Kapak Fotoğrafı Irene de Pablo
Ceyda Baş ve Yağmur Ece Nisanoğlu tarafından editlendi.
Comentários