NASA, bugüne kadarki en büyük uzay aracını Jüpiter’in uydularından biri olan Eupora’ya fırlattı. Eupora’da yaşama dair izler bulmak amacıyla gönderilen uzay aracı, ABD’nin Florida eyaletinde bulunan Cape Canaveral’daki uzay üssünden gönderildi.
14 Ekim günü saat 12.06’da fırlatılan Clipper adlı uzay aracı Jüpiter’deki tüm güneş ışınlarını toplayabilmek ve güneş enerjisiyle aracı şarj etmek için büyük ve geniş güneş panelleri bulunduruyor. Brüt kütlesi 3241 kilogram olan araç yaklaşık 5 metre yüksekliğinde ve güneş panelleri açıldığında 30,5 metre genişliğe ulaşıyor.
Europa Clipper’in proje yöneticilerinden biri olan Jordan Evans, bu aracın NASA’nın en büyük uzay aracı olduğunu belirtti. Jet İtki Laboratuvarı Yöneticisi Laurine Leshin ise görevi, “modern katedral” olarak tanımladı. Bu görevin gerçekleşmesinin bilim insanları tarafından 20 senedir hayal edildiğinden ve son on yıldır bu aracın yapımı için uğraştıklarından bahsetti. Leshin, uzun süredir üzerine emek harcadıkları bu projenin Jüpiter’in bilinmeyen yanlarını ortaya çıkarmasını ve insanlık için faydalı olmasını diledi. 2030 yılında Eupora’ya ulaşması planlanan uzay aracının uzun süreli bir proje olduğunu ve evren hakkında yeni keşifler yapmak için böyle uzun süreli projeleri göze alabildiğimiz için insanlıkla gurur duyduğunu da dile getirdi.
Fırlatılan bu uzay aracı, Europa uydusunun derinliklerindeki gizli okyanusu keşfetmek ve oralarda yaşam belirtisi olup olmadığını bulmayı hedefliyor. Europa’nın buz katmanının altında büyük ve derin bir okyanus bulunuyor. Uyduda suyun bulunması da yaşama dair bir gösterge olabileceği için Europa’da yaşam arayışı oldukça umut vaat edici. Clipper’in her 21 günde bir Europa’nın etrafında bir tam turunu tamamlayacağı ve araçtaki radarın 15-24 kilometre olduğu düşünülen buz tabakasına nüfuz edeceği planlanıyor. Ayrıca araçta radyasyondan korunma amaçlı yoğun çinko ve alüminyum duvarlı bir kasa içinde hassas elektronik aletler ile birlikte dokuz adet alet bulunuyor. Uydunun merkezine 25 kilometre yaklaşacağı bilinen Clipper’ın 2030 yılında Europa’ya ulaşması ve 2034 yılında keşfi bitirmesi hedefleniyor.
The Open University’de gezegen mikrobiyoloğu olan Mark Fox-Powell keşfe farklı bir yönden bakarak, Güneş’ten bu kadar uzak bir bölgede yaşamın keşfedilmesi yaşamın Dünya’dan farklı bir kökeni olduğunu gösterecek, diye yorumladı. Fox-Powell, yaşama dair izlerin Güneş Sistemi’nde bir kez daha keşfedilmesi durumunda bunun yaşamın oldukça yaygın olduğu anlamına geleceğini de belirtti.
Europa’da yaşam olabileceğinin keşfi ilk defa 1970’lerde Arizona’daki bir teleskobun yardımıyla fark edildi. Bilim insanları teleskoptan baktıklarında uyduda buz gördüler. Sonrasında ise Voyager 1 ve 2 adlı uzay araçlarıyla uydunun ilk yakın görüntüleri çekildi ve 1995 yılında NASA’nın “Galileo” adlı aracıyla Europa’nın yanından geçerek etkileyici fotoğraflar çekildi. Bu fotoğraflarda görünen yüzeyde ise koyu kızıl-kahverengi çatlaklar gözlemlendi. Bu çatlakların tuz ve sülfür bileşikleri bulundurma ihtimali yaşama dair bir gösterge sayılıyor. Uyduya James Web teleskobundan da bakılması üzerine uydunun yüzeyinden 160 kilometre yükseğe su fışkıran ve su birikintilerine benzeyen görüntüler elde edildi. Ancak bunca araştırma ve seyahate rağmen Europa’yı daha iyi anlayacak kadar henüz yaklaşılamadı.
Clipper aracında bulunan cihazlar sayesinde Europa’nın haritasının çıkartılması, toz parçacıkları toplanması ve su birikintilerinin içinden geçilmesi hedefleniyor. Buzun içini görebilecek bir lazer sisteminin tasarlanmasına yardımcı olan ABD’deki Cornell Üniversitesinden Yer ve Atmosfer Bilimleri Doçenti Britney Schmidt, Europa’daki suyun yapısını incelemenin heyecan verici olduğunu belirtti. Bunun sebebinin ise Europa’daki suyun Dünya’daki dalma-batma bölgelerinin, magma odalarının ve teknotiğin buz versiyonu olduğunu söyledi.
Clipper, kalınlığı 25 kilometreye ulaşan buz tabakasının altında derin bir tuzlu su okyanusuyla birlikte basit yaşamı yansıtan bazı kimyasallara da ulaşmayı sağlayacak. Europa’da yaşama dair izlerin bulunması Güneş sistemi ve ötesinde okyanusun bulunduğu gezegenlerde yaşam olma ihtimaline ışık tutacak. Yeraltı okyanusu ve gayzerleri bulunan Satürn’ün uydusu Enceladus ise sıradaki aday olabilir.