Lübnan'da Hizbullah üyelerinin kullandığı çağrı cihazlarının neredeyse eş zamanlı olarak patlaması sonucu 32 kişi hayatını kaybetti ve binlerce kişi yaralandı. Lübnan Sağlık Bakanı Firass Abiad, yaralı sayısının yaklaşık olarak 2750’yi geçtiğini ve bunlardan en az 200'ünün durumunun kritik olduğunu bildirdi. Hizbullah, patlamalardan İsrail'i sorumlu tutarken olayın örgütün iletişim ağı içerisinde kullandığı çağrı cihazlarının hedef alındığı bir İsrail "güvenlik operasyonu" olduğunu iddia etti. İsrail ordusu ise bu suçlamalarla ilgili yorum yapmayı reddetti.
Patlamaların ilk dalgası, 24 Eylül Salı günü yerel saatle 15.30'da Lübnan'ın başkenti Beyrut ve ülkenin diğer bölgelerinde meydana geldi. Çağrı cihazları evlerde, dükkanlarda ve sokaklarda infilak etti. Haber kaynaklarına göre cihazlar kullanıcıların ellerinde ve eşyalarında patlayarak yüz ve bedenlerinin zarar görmesine yol açtı. Tanıklar, insanların ceplerinden duman çıktığını ve ardından havai fişekler ve silah sesine benzeyen küçük sesler duyduklarını bildirdi. Ülke genelindeki hastaneler yaralılarla dolup taştı ve tanıklar acil servislerde büyük bir karmaşa yaşandığını ifade etti. 25 Eylül Çarşamba günü ise saat 17.00'de meydana gelen bir diğer patlamada benzer senaryolar yaşandı. Güvenlik kaynaklarına göre bu cihazların Hizbullah tarafından beş ay önce satın alınan telsizler olduğu bildirildi. Birden çok patlama da, salı günkü saldırının bazı kurbanları için Beyrut'ta düzenlenen bir cenazenin yakınında gerçekleşti ve geçit töreninin etrafındaki insanlar arasında büyük bir panik yarattı.
Hizbullah üyeleri, telefon kullanmaktan kaçınmayı İsrail'in Lübnan'daki cep telefonu ağları üzerindeki yoğun gözetiminden uzak durmanın bir yolu olarak görüyor. Bu nedenle örgüt, iletişim için büyük ölçüde çağrı cihazlarına yöneliyor. Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, şubat ayında yaptığı bir konuşmada “Elinizdeki, eşinizin elindeki ve çocuklarınızın elindeki telefon bir ajan. Basit bir ajan da değil, ölümcül bir ajan. Dolayısıyla bu durumla yüzleşirken büyük bir ciddiyet gerekiyor.” diyerek ikaz etmişti. İsrail, 1996 yılında Hamas bomba uzmanı Yahya Ayyaş'ın telefonuna bomba yerleştirip öldürdükten sonra Hizbullah üyeleri arasında cep telefonu kullanımı terk edildi. Associated Press haber ajansına açıklama yapan bir Hizbullah yetkilisi, çağrı cihazlarının grubun ilk kez kullandığı bir marka olduğunu ifade etti.
Patlamaların hemen ardından, çağrı cihazlarının karmaşık bir bilgisayar korsanlığı faaliyetiyle patlatıldığına dair çeşitli iddialar gündeme gelmişti. Ancak bu teori, uzmanlar tarafından hızla çürütüldü. Uzmanlara göre, bu derecede hasara neden olabilmeleri için yüksek ihtimal Hizbullah'ın eline geçmeden önce cihazlara patlayıcılar yerleştirildi. Patlayan çağrı cihazlarının üzerinde Tayvan merkezli bir elektronik firması olan Gold Apollo'nun logosu bulunuyordu. Şirketin kurucusu Hsu Ching-Kuang, şirketinin bu saldırıyla bağlantılı olduğu yönündeki iddiaları reddederek "Lübnan’dan gelen fotoğraflara bakın. Hiçbirinde ‘Tayvan’da üretilmiştir’ ifadesi yer almıyor. O çağrı cihazlarını biz üretmedik." şeklinde bir açıklama yaptı. Hsu, “BAC Danışmanlık” adlı bir Macar şirketin ismini verdi. Üç yıl önce Macar şirketine kendi ürettikleri çağrı cihazlarında “Gold Apollo” markasını kullanma hakkını verdiklerini belirten Hsu, BAC’den gelen para havalelerini “çok garip” olarak niteledi ve Orta Doğu’dan gelen ödemelerde sorun yaşandığını anlattı. BAC Danışmanlık şirketinin Budapeşte’de bulunan kayıtlı adresinde ise kayıtlı 12 şirket daha vardı ve binadaki hiç kimsenin BAC Danışmanlık’tan haberi yoktu. Macar yetkililer, 2022 yılında kurulan şirketin “üretim ve faaliyet tesisi olmayan ticari bir aracı kurum” olduğunu bildirdi. BAC’nin LinkedIn’de yayımlanan broşüründe, şirketin sekiz kurumla birlikte çalıştığı iddia ediliyor ve bunların arasında İngiltere Uluslararası Kalkınma Bakanlığı (DFID) bulunuyor. Dışişleri Bakanlığı, soruşturma başlattıklarını ancak ilk bulgulara göre BAC ile herhangi bir temaslarının bulunmadığını açıkladı.
Bu karmaşık durumun bir benzeri de Japonya’da görülüyor. ICOM şirketinin ürettiği IC-V82 modelinin sahte versiyonlarının kullanıldığı iddiaları, Japon şirketi ICOM’un adını tartışmalara soktu. ICOM, sahte ürünlerin üretiminde veya dağıtımında herhangi bir sorumluluğu olmadığını açıklarken bu durum hem şirketin imajını zedeledi hem de çeşitli uluslararası güvenlik sorunlarına yol açtı. Şirket, bu modelin satışını yaklaşık 10 yıl önce Ekim 2014’te durdurduğunu ve tüm cihazların Japonya’nın batısındaki fabrikada üretildiğini belirtti. Şirketin genel müdürü Yoshiki Enomoto, bu sahte cihazların nasıl üretildiğine dair bilgi sahibi olmadıklarını vurguladı. Ayrıca ICOM’un ABD'deki bayisinin açıklamalarına göre, sahte telsizlerin üzerinde kullanılan bataryaların patlayıcı konulup yeniden takılmış gibi görünüyor. Olayla ilgili açığa çıkan fotoğraflar, bu durumun daha derin bir soruşturma gerektirdiğini ortaya koyuyor. ICOM IC-V82 tipi telsizlerin internet satış platformlarında kolayca bulunabiliyor olması, sahte ürünlerin kullanılmış olma olasılığını artırıyor.
Lübnan'daki patlamalar, Hizbullah ve İsrail arasındaki gerginliğin boyutlarını bir kez daha gözler önüne sererken çağrı cihazlarıyla ilgili derinleşen soruşturma ve karmaşık ilişkiler, uluslararası güvenlik dinamiklerini sorgulatıyor. 21. yüzyılda savaşların teknolojik bir boyut kazandığı bir ortamda Lübnan halkı, cihazların potansiyel başka saldırılar için bir hedef olabileceğinden endişe duyuyor. İnfilak eden cihazların kaynağı ve Hizbullah’ın güvenlik açığı, uluslararası düzeyde silah ve teknolojik ürünlerin kontrolü açısından önemli sorular doğuruyor. Tüm bu gelişmeler, bölgedeki istikrarsızlığın ve uluslararası güvenliğin ne denli kırılgan olduğunu gözler önüne seriyor.
Comments