top of page

Fikret Arda Düzgünses’le Röportaj

Saint-Joseph Fransız Lisesi 9. sınıf öğrencisi Fikret Arda Düzgünses, yaptığı örümcek türü keşfiyle son zamanlarda isminden söz ettiriyor. Türkiye’de kaydı bulunmayan bu türün özelliklerini “Munis Entomology & Zoology” adlı zooloji dergisinin bu yılki ilk sayısında yayımlanan bilimsel makalesinde açıklayan Düzgünses’le çalışmalarının ayrıntılarını konuştuk.


  1. Birçok haber sitesinde seni “karınca uzmanı” olarak gördük, bilmeyenler için terminolojik olarak bunu biraz açabilir misin?

Karınca uzmanı dedim çünkü kendime başka bir unvan koymak istemedim. Örneğin “mirmekolog” demek istemedim çünkü yanlış olurdu. Karıncalarla ilgilendiğim için karınca uzmanı dedim ama bunun üzerinde gerçekten makaleler yayınlarsam, keşifler yaparsam bu alanı ilerletecek şekilde çalışmalar yapabilirsem kendime “mirmekolog”diyebilirim.


2. Zooloji merakın nasıl ve ne zaman başladı? Ailenin ilgine tepkisi ne oldu?

Öncelikle ben çok küçük yaşlardan beri hayvanlara çok ilgiliydim. Hatta televizyonda izlemeyi en sevdiğim şey çizgi film değil de belgeseldi. “Nat Geo Wild” gibi kanallar mesela. Annemler bu ilgimi görüp bana bir kitap almıştı böceklerle ilgili. O kitabı sürekli, tekrar tekrar okudum. Misafirliğe bile gideceksem yanımda taşırdım. Bu kitaptan sonra böceklere, özellikle eklembacaklılara ilgim başladı. Bu ilgim devam etti. Birkaç yıl sonra karıncalara merak sardım. Özellikle sosyal yapıları ilgimi çektiği için karıncalarla uğraştım. Mesela bir türü gözlemlemek istiyorsam yuvası orada sabit kaldığı için istediğim zaman gidip izleyebiliyordum. O yüzden karıncalara daha çok yöneldim. Bunlarla alakalı araştırmalar yapmaya başladım internetten, makaleler okudum. Hatta “antcat.org” diye bir site var bilim insanlarının kullandığı; makale aramaya yardımcı olan bir sayfa, burada olmayan bir sürü referansı kataloğa ekledim. Özellikle Türk bilim insanlarının yaptığı çoğu şey burada yoktu, onları ekledim.


3. Yani burada zoolojiye olan katkılarının daha öncesine dayandığını söyleyebiliriz, değil mi?

Evet tabi ki de. Zaten bizim amatörlerden oluşan bir topluluğumuz var karıncalarla alakalı, orada da gayet bilinen bir isimdim. Bazıları kadar olmasa da yine de biliniyordum.


4. Ekolojiyle alakalı bir araştırmacı olarak okulun Saint-Joseph Lisesi’nin ekolojik anlamda duyarlılığını nasıl değerlendirirsin?

Ekolojik anlamda çok duyarlı bir okul olduğumuzu düşünüyorum. Gerek güneş enerjisini güneş panelleri aracılığıyla kullanmaya çalışmamız gerekse okulumuzun büyük bir enerji ihtiyacının yenilenebilir kaynaklardan geliyor olması bunu kanıtlıyor. Aynı zamanda Doğa Bilimleri Merkezinde çevreyle alakalı çeşitli bilinçlendirme çalışmaları yapıyoruz. Çalışmaların tümü duyarlılığımızı yansıtıyor bence.


5. Keşfettiğin örümcek türü hakkında bilgi verir misin?

Kayda alınan örümcek türü genellikle Kuzeybatı Akdeniz’de bulunan bir tür. Yani Fransa, İspanya, Portekiz, İtalya gibi ülkelerde bulunuyor. Bu örümcek daha önce büyük ihtimalle kargo gemileri aracılığıyla San Francisco'ya gelmiş. Burada, bu türün yerleşmiş bir popülasyonu var. Biz de bunu Türkiye’de bulduk. Türkiye’de olması biraz şok edici bir şey çünkü Balkanlarda vesaire hiçbir şekilde bir kaydı yok. Kaydı bulunan en yakın ülke İtalya, bu nedenle Türkiye’de bulunması şaşırtıcı. Nasıl gelmiş olabilir? Misal kargo gemileriyle yine buraya getirilmiş olabilir.


6. Peki süreç nasıl gelişti, kimler yardım etti?

Ben bu örümceği ilk kez sokakta yürürken görmüştüm aslında. Fotoğrafını çekip ve ne olduğunu bulmak için araştırmıştım. “Heliophanus apiatus” türü olabileceğini öğrendim ama emin olabilmek için bazı ayrıntılara bakmak gerektiğini öğrendim. Aynı zamanda internetteki uzmanlara sordum, bunu doğruladılar. Daha sonra Kırıkkale Üniversitesinde Doç. Dr. İlhan Coşar ve Prof. Dr. Tarık Danışman’a elimdeki bilgileri gönderdim onlar da bunun “Heliophanus apiatus” olduğunu, aradığımız tür olduğunu onayladılar. Mikroskop altında bazı fotoğraflarını çektiler, ölçümlerini yaptılar ve makaleyi yazmaya başladık. Bu konuda Doç. Dr. İlhan Coşar bana çok yardımcı oldu. En sonunda makalemiz “Munis Entomology & Zoology” dergisinin 19. sayısında yayınlandı.


7. Keşfin Türk gençlerine bir ilham kaynağı oluyor, onlara ne demek istersin?

Şöyle düşünüyorum, bir insanın bir keşif yapması için aslında alanını iyi bilmesi gerekiyor. Şu görüşe biraz karşıyım “Bu kişinin belli bir eğitim alması lazım şuralardan geçmesi lazım şu basamakları tırmanması lazım” gibi. Aslında insanda tutku olduğu zaman ve araştırmaya meraklı olduğu zaman birçok şeyi kendiliğinden yapabileceğini düşünüyorum. Türk gençlerine olan mesajım ise merak duydukları şeyleri mutlaka araştırmaları, sorgulamaları; küçük detaylar bile olsa günlük hayattaki şeylerin, ki mutlaka ilginç bir şey çıkacaktır karşılarına, peşini bırakmamaları. Aynı zamanda herkesin soyut fikirlerle mümkün olduğunca etkileşime geçmesini tavsiye ediyorum, korkmamalarını istiyorum. Denemeleri gerekiyor, o alanda kendi görüşlerini ifade etmeleri gerekiyor ,bazen yanlış olsa da. Ben bunu şeye benzetiyorum, parmağınla delik açıyorsun duvara ve ardından ne çıktığına bakıyorsun.


-Bize zaman ayırdığın için çok teşekkürler Fikret Arda, başarıların daim olsun!


Çok teşekkürler.





30 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page