Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vehdat Işıkhan, 2025 yılı için geçerli olacak asgari ücretin yüzde 30’luk zam ile 22.104 TL olacağını duyurdu. Bu yıla dair belirlenen asgari ücret, mevcut enflasyon ve açlık sınırının altında kalması gibi sebeplerden dolayı çok sayıda eleştiriye maruz kaldı.
Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun yapmış olduğu Aralık 2024 raporuna göre, dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı olan açlık sınırının 21.083 TL’ye ulaştığı görülüyor. Gıda ile birlikte diğer tüm temel harcamalar için haneye girmesi gereken toplam gelir tutarı olan yoksulluk sınırının ise 68.675 TL’ye yükseldiği belirtildi.

2025 yılına yönelik açıklanan asgari ücret, pek çok tepkiye maruz kaldı. Mevcut enflasyon karşısında asgari ücrete yapılan zammın yetersiz olduğu konusunda pek çok muhalefet lideri ve siyasetçi yorum yaptı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, belirlenen yeni asgari ücretin İstanbul’daki 1 aylık kira parasıyla denk bile olmadığını söyleyerek sorumluluğun onlara düştüğüne ve İBB olarak Sosyal Yardım bütçelerinde artışa gitmeleri gerekeceğine dair bir konuşma yaptı. Aynı şekilde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mahsur Yavaş, “işçinin emeğinin bu ülkenin omurgası olduğunu” dile getirdi. Açıklanan 22.104 TL’nin, işçilerin emeğini hiçe saydığını ve hayat pahalılığı her geçen gün artarken belirlenen ücretin geçim yükünü hafifletmediğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan, belirlenen yeni asgari ücrete yönelik tepkilere yönelik yaptığı açıklamada “yüzde 30’luk artışın enflasyon hedefinin üzerinde olmasına rağmen, bu rakamın emekçilerin alın terinin karşılığı olduğunu” ifade etti. Açıklamanın devamında, yeni asgari ücretin, “istihdam, enflasyon ve gelir arasında dengeyi gözeten bir rakam olduğunu” söyledi.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, asgari ücrete dair açıklamalarda bulundu. Enflasyonda bu yıl iyileşmeler beklediklerini belirtmesiyle birlikte, enflasyon hedeflerinde bir aksilik olması durumunda Temmuz ayında asgari ücrette değişiklik yapılabileceğini dile getirdi.

Avrupa İstatistik Ofisi’ne (Eurostat) göre Türkiye’nin, Avrupa ülkeleri arasında en düşük asgari ücrete sahip ülkelerden beşinci sırada yer alması ise asgari ücretin düşük olduğunu destekler nitelikte. En düşük asgari ücret Arnavutlukluk’tayken, onu sırasıyla Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan takip ediyor. Ayrıca AB ülkelerine bakıldığında asgari ücrete yakın çalışan sayısının Türkiye’nin aksine çok daha düşük olduğu görülüyor. Eurofound raporu, AB ülkelerinde çalışanlarının yaklaşık olarak yüzde 4’ünün asgari ücret civarında çalıştığı anlaşılıyor.
Asgari ücretin yetersizliğine yönelik tartışmalar kapsamında, asgari ücretli çalışmanın kadınlarda daha yaygın olduğu da görülüyor. Kadınların, erkeklere kıyasla daha düşük ücretlerle ve genel ücret ortalamasının altında çalıştırıldıkları biliniyor. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK-AR) yayımladığı rapora göre asgari ücret ve altında ücret alanların oranı genelde yüzde 43,6 iken kadınların yüzde 54,5’ asgari ücret ve altında çalıştırılıyorlar. Erkekler ile kadınlar arasındaki aylık ortalama maaş gelirleri arasındaki oransal fark toplumsal cinsiyet eşitsizliğin bir göstergesi olarak görülüyor.
DİSK-AR, yayımladığı “Asgari Ücret Araştırması 2025” raporunda asgari ücretin mevcut enflasyon karşısında yetersiz kaldığını ve yoksulluk ve açlık sınırının çok altında olduğunu vurguladı. Yaygın bir düşünce olan “asgari ücretin enflasyonu etkilediği” fikrini reddetmekle birlikte, ücretlerin düşmesinin toplam talebi azaltacağı ve bunun da satış ve kârların düşmesine neden olacağı savunuluyor. Satışların düşmesi sonucu firmaların işçi çıkartma ve üretimi kısma mecburiyetinde olacakları ve bu nedenle işsizliğin artacağı dile getirildi. Bu konulara ek olarak asgari ücretle çalışan sayısının artması da raporda ele alındı. Asgari ücretle çalışan sayısının az olduğu ülkelerde asgari ücretin yalnızca alt sınırı oluşturduğu ve ücretleri artırdığı söyleniyor. Bu durum, asgari ücretle çalışan sayısının yaygın olduğu ülkelerde ise geçerli değil. Ayrıca DİSK-AR tarafından yayımlanan rapora göre çalışanların yarısının asgari ücret aldığı görülüyor. Bu durum, asgari ücretin ortalama ücrete dönüştüğünü gösteriyor ve belirlenen açlık ve yoksulluk sınırlarının altında kalan asgari ücretin ülkede ortalama bir ücret haline gelmesi büyük bir sorun olarak nitelendiriliyor. Alım gücünün azalmasına yol açan enflasyonun yüksek olması durumunda asgari ücretin yılda bir kez belirlenmesinin yetersiz kalacağı ve birkaç kez belirlenmesinin gerekli olacağı ve çalışanların geçim şartlarının da göz önüne alınması gerektiği ifade ediliyor.
Can Tarhan ve Yağmur Ece Nisanoğlu tarafından editlendi.